Ast Üstün Ne Tarafında Yürür? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir Bakış
Bir gün İstanbul’da bir akşamüstü yürürken, yanımda bir çiftin yürüdüğünü fark ettim. Erkek, kadının biraz önünde ve hafifçe sağında ilerliyordu. O an, bu basit ama çok anlamlı bir durumu gözlemledim: “Ast üstün ne tarafında yürür?” Sorusu, aslında yalnızca yürümekle sınırlı bir şey değil, toplumsal yapıyı, cinsiyet rollerini, güç ilişkilerini ve eşitsizliği de içinde barındıran bir soru. Bu yazıda, bu soruyu toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından irdeleyeceğim.
Toplumsal Cinsiyet ve Yürüyüşteki Güç Dinamikleri
İstanbul gibi büyük bir şehirde yaşarken, sokakta gözlemler yapmak kaçınılmaz. “Ast üstün ne tarafında yürür?” sorusunu basit bir şekilde, “Erkek sağ tarafta, kadın ise sol tarafta yürür” olarak özetlemek mümkün. Ancak bu, sadece fiziksel bir alışkanlık değil, aynı zamanda tarihsel ve kültürel bir bakış açısının izlerini taşıyor.
Kadınların erkeklerin gerisinde veya yanında değil, bazen de arkalarında yürümeleri, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin daha derin bir yansıması olabilir. Toplumda kadın ve erkeğin rollerine dair pek çok varsayım var. Genellikle, erkeklerin liderlik ve güç simgeleri olarak kabul edilmesi, bu tür toplumsal alışkanlıkların arkasındaki temel nedenlerden biri. Sokakta yürürken, bazı erkeklerin, kadının her zaman biraz geride kalmasını beklemesi, aslında ikili ilişki dinamiklerinde gücü ele geçirme isteğini gösteriyor. Erkeklerin yürürken kadına karşı üstünlük kurma çabası, toplumsal normlara dayanır ve bu normlar, bireylerin sosyal rollerini pekiştiren unsurlardır.
Bir başka örnek olarak, toplu taşıma araçlarında gözlemlediğim bir sahneyi hatırlıyorum. Bir kadın, elinde ağır bir çanta olduğu halde, yanında oturan erkeğin ona yardımcı olmaktan kaçındığını fark etti. Aynı zamanda, kadın genellikle erkeğin arkasında ya da kenarda, bu tür küçük ama anlamlı hareketlerin örneklerini görüyorsunuz. Kadınların fiziksel olarak geride kalması, toplumsal yapının bir sonucu olarak; güç ve liderlik gibi kavramlar da çoğu zaman erkekle ilişkilendirilir.
Çeşitlilik ve Ast Üst İlişkileri
Toplumsal çeşitlilik, toplumdaki farklı grupların ve bireylerin etkileşimini doğrudan etkiler. Her bir birey, sahip olduğu kimlikler ve bu kimliklerin toplumsal değerleri doğrultusunda farklı bir dünyada yaşar. “Ast üstün ne tarafında yürür?” sorusuna farklı toplumsal kimlikler ve arka planlar, çok farklı cevaplar verebilir.
Bir gün metrobüste, etnik kimlikleri farklı olan bir grup öğrencinin yan yana oturduğunu gözlemledim. İki farklı gruptan, biri farklı bir etnik kimlikten, diğeri ise başka bir yerden gelen kişilerdi. Gözlemlerime göre, kadınların ve erkeklerin, gruptaki oturdukları yerler, birbirlerine olan mesafeleri bile sosyal kimliklerinden etkileniyordu. Kadınlar genellikle daha kenarda, biraz daha geride oturuyorlardı. Bu, toplumsal çeşitliliğin, kişilerin sosyal rollerini nasıl şekillendirdiğini gösteren bir başka örnek.
Çeşitlilik, sadece cinsiyet ve etnik kökenle sınırlı değil. Aynı zamanda yaş, engellilik durumu, sınıf ve eğitim düzeyi gibi faktörler de bireylerin toplumsal ilişkilerini, hareketlerini ve yerlerini etkiler. Genç bir birey, belki de bir okulda veya işyerinde, sosyal olarak daha aktif olabilirken, yaşlı bireylerin veya fiziksel engelli bir kişinin sokakta, toplumda ya da herhangi bir sosyal alanda yürüyüşleri farklı olabilir. Kişilerin toplumsal ve bireysel kimlikleri, güç ilişkilerinin biçimlerini etkiler ve bu, “ast üstün ne tarafında yürür?” sorusunun farklı şekillerde yanıtlanmasını sağlar.
Sosyal Adalet ve Yürüyüşteki Eşitsizlikler
Sosyal adalet, her bireyin eşit haklar ve fırsatlar elde etmesi gerektiğini savunur. Ancak gerçekte, toplumda hala birçok gruptan birey için eşit fırsatlar bulunmamaktadır. “Ast üstün ne tarafında yürür?” sorusu, bu eşitsizlikleri gözler önüne seriyor. Sokaklarda, işyerlerinde, toplu taşımada, her gün karşılaştığımız gücün ve eşitsizliğin küçük işaretleriyle dolu.
Bir işyerinde, örneğin bir erkek ve kadın birlikte çalışıyorsa, erkeğin kadına göre daha fazla söz hakkına sahip olması, kadının daha az temsil edilmesi, hatta bazen karar mekanizmalarında arka planda kalması gibi durumlar sosyal adaletsizliğin yansımalarıdır. Kadınların genellikle erkeğin birkaç adım gerisinde kalması, basit bir yürüyüşten çok daha fazlasını anlatır. Bu tür davranışlar, toplumsal normlardan beslenen ve görünmeyen bir sosyal adalet eksikliğini gözler önüne serer. Ast ve üst arasındaki fark, yalnızca belirli bir durumda değil, tüm toplumsal yapıda yerleşik bir olgudur.
Sonuç
“Ast üstün ne tarafında yürür?” sorusu, aslında toplumdaki güç dinamiklerini, toplumsal cinsiyet rollerini ve sosyal adaletsizliği anlamamıza yardımcı olan bir araçtır. Yürüyüş, basit bir fiziksel eylem gibi görünebilir, ancak toplumsal yapıları, normları ve değerleri yansıtan bir mecra olabilir. Sokaklarda, işyerlerinde, toplu taşımada, her birimizin gözlemleri, bu küçük ama güçlü soruyu daha iyi anlamamıza ve toplumsal eşitsizliklere karşı daha duyarlı olmamıza yardımcı olabilir. Her bireyin, yürüyüşünde eşitlik ve adaletin izlerini taşıması, toplumdaki yapıyı yeniden şekillendirmeye katkı sağlayacaktır.